18 Aralık 2009 Cuma

Yılmaz Erdoğan: Din adamları aktif olmalı


Demokratik açılım konusunda ciddi bir irade gördüğünü belirten ünlü tiyatrocu Yılmaz Erdoğan "Bu zorlu süreçte din adamları daha aktif olmalı." dedi.

Ünlü oyuncu ve yönetmen Yılmaz Erdoğan, hükümetin başlattığı demokratik açılıma destek verdi. Açılım sürecini baltalayacak her türlü söz ve eylemi 'provokasyon' olarak nitelendirdi. "Bu sefer çok ciddi bir irade görüyorum. Bu iradeyi gösteren kim olursa olsun sonuna kadar desteklerim." diyen Erdoğan, zorlu süreçte din adamlarına daha çok iş düştüğünün altını çizdi. Bu konuda Latin Amerika örneğine dikkat çeken Erdoğan, "Din adamları daha aktif olabilir. Bu süreçte onların doğal sakinliğine ihtiyaç var. Örneğin Latin Amerika'da pek çok kilise insan hakları derneği gibi çalışmıştır." diye konuştu.

Önceki akşam Habertürk televizyonunda yayınlanan 'Hülya Avşar Soruyor' programına konuk olan oyuncu, senarist, yönetmen Yılmaz Erdoğan, demokratik açılım ve DTP'nin kapatılmasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hakkari'de doğup Ankara'da büyüdüğünü anlatan ünlü oyuncu, ülkenin meselelerine hangi açıdan bakılacağını iyi bildiğini savundu. Demokratik açılımın engellenemeyeceğini ifade eden Erdoğan, "Ben şuna inanıyorum, Edirne'den Hakkari'ye her evde bir tane ya da daha fazla -ki bunlar çoğunlukla kadınlar- sağduyulu insan var. Biz onlar sayesinde ayakta duruyoruz. Bu iradenin artık bu işi çözün dediğini duyuyorum. 25 yıllık çatışma üstüne bu tıkanıklık normal. 25 yıl çatışmaya harcadıysak 5 yıl da barışa zaman harcayalım. İşi çözelim, karşıtımızı küçük düşürmeyelim. Kazanmak zor, kaybetmek kolay. Umutsuz olmak istemiyorum." görüşünü dile getirdi.


Sokak eylemleri konusunda "Canımız yanıyor ama sakin olmalıyız. Sükunete ihtiyacımız var." yorumunu yapan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin DTP'yi kapatmasını ise zamansız buldu. Ünlü oyuncu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'la parti kapatma konusunda aynı fikirde olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "O da parti kapatmaya karşı. Tüm Türkiye aslında aynı fikirde ama bir adım öteye gittiğimizde kamplaşma oluyor. Parti kapatmanın yararlı olmadığını hepimiz biliyoruz. AK Parti bir ceza aldı ama kapatılmadı. Benzer bir formül DTP için de getirilebilirdi."

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=928382&title=yilmaz-erdogan-din-adamlari-aktif-olmali


8 Aralık 2009 Salı

‘Sen şimdi zuhur çağında bulunuyorsun’ - Mustafa Özcan - Vakit

İslâm dünyası Mehdi’yi, Hıristiyanlık dünyası da Mesih’i; hem bekliyor hem de tartışıyor. En azından Reagan ve küçük (oğul) Bush dönemlerinde bu mesele yoğun olarak tartışıldı. Jerry Falwell'le yakın ilişkileri olan Başkan Reagan, bir keresinde ona, "Jerry, sık sık hızla Armagedon'a doğru ilerlediğimizi hissediyorum" demiş, 1980'deki seçim kampanyası sırasında da Evanjelik lider Jim Baker'la yaptığı sohbet sırasında, "Armagedon'u görecek olan nesil, bizim neslimizdir" kehanetinde bulunmuştu. Bu inançlarını Yahudilerle de paylaşıyordu; 1983 Kasımında AIPAC'in yöneticilerinden Tom Dine'a telefon etmiş, ona Armagedon'la ilgili olarak inandıklarını anlatmış, Eski Ahit'te hikayeleri anlatılan İbranilerin, bugünkü İsrail'le özdeş olduğunu söylemişti. Türkiye’de de Mehdi hususunda tartışmaların hatta atışmaların ardı arkası kesilmiyor. Hatta İmam Rabbani’nin ‘Mehdi hicri asırların ilk çeyreğinde gelir ve üçüncü bin asrın müceddidi olur’ şeklindeki yorumlarından yola çıkan kimi zevat, Mehdi’nin çıkması için daha 600 yıl beklemek gerektiğini söylerken bekleme müddetini daha aza indirenler de var. En azından artık 1400’lü hicri yılların çeyreğinin geride kaldığını söyleyerek zuhuru gelecek asra talik ediyorlar. Lakin İmam Rabbani yerine bu hususta Mehdi’nin çıkışıyla alakalı Suyuti’nin Risaletü’l keşf li’tecavüzi hazihi’l ümmeti el elf risalesinden ve benzerlerinden yola çıkanlar da artık kıyametin eli kulağında olduğunu ve dolayısıyla Mehdi’nin zuhurunun yakın olduğunu söylüyorlar. Özellikle Ahmedinejad’dan sonra İran ve Irak gibi Şii dünyası da bu tartışmaların içine gömüldü. Şii müelliflerden Faris Fakih 2006 yılında ve özellikle de Hizbullah’ın zaferinden sonra kaleme almış olduğu ‘Ente’l an fi asri’z zuhur’ kitabıyla sadece Şii dünyasını değil Sünni dünyasını da çaprazlama olarak tartışmaların içine çekmiş oldu. Zira Sünniler Mehdi’nin zuhur alametleri arasında sayılan Hizbullah’a mümasil veya eşdeğer olarak Filistin’deki Sünni mukavemet hareketlerinin niye göz ardı edildiğini soruyorlar. Buna mukabil, Şia ulemasından da kitaba yönelik ciddi eleştiriler var.

--------

Kezebe’l Müneccimun yani astrologlar veya yıldız falcıları isabet etseler de yalan söylerler anlayışı doğrultusunda Şia’da da kezebe’l muvakkitun (vakit tayin edenler yalancıdırlar) şeklinde bir ifade var. Bundan dolayı, Mehdi’nin zuhuruyla alakalı değerlendirmelerde cezm yani kesin bir dil kullanmaktan kaçınıyorlar. Bundan dolayı Sistani’ye bağlı Mehdi Araştırmaları Merkezi, Sen şimdi zuhur asrındasın kitabına yönelik bir reddiye kaleme almış ve kitabı sarı sayfalı gazetelere benzetmiştir. Bu tartışmalardan şunu da öğreniyoruz ki, Şia’da kıyamet alametleri küçük veya büyük şeklinde tasnif edilmiyor. Yani alametler tek tip kabul ediliyor. Lakin, sen şimdi zuhur asrında bulunuyorsun, kitabı, alametleri intibak üzerinden şahıslarla tam güncelliyor. Sistani merciiyyeti katılmasa bile Faris Fakih meseleyi güncelleyerek doğrusu sansasyonel uçlarda dolaşıyor. Sözgelimi, saymış olduğu 18 alamet arasında geriye tek kalan Mehdi ve Süfyani’nin zuhuru. Müellife göre, zuhur çağının büyük alametlerinin birincisi İsrail’in kuruluşu. İkincisi Kum’dan bir adamın çıkması (Humeyni’ye intibak ettiğini söylüyor). Üçüncüsü, zuhur öncesi büyük bir askeri güç hazırlanması. Bu hususta Aynu’ş Şems’te bir doktora hazırlayan (Velayet-i fakih doktrini ve İran’daki tatbikatı) Şema Timurtaş, İran’ın Mehdi’nin zuhuruna hazırlık olarak büyük bir askeri güç hazırladığını ve nükleer silah edinmenin haram olduğuna dair fetvalara rağmen nükleer programla bizzat Hameney’in ilgilendiğini yazıyor (http://www.assabeel.net/ar/default.aspx?xyz). Dördüncü alamet, Mehdi devletine mukaddime ve zemin olarak İran’da İslâm cumhuriyetinin kurulması.

--------

Ayetullah Hamaney, Sözcüsü Ali Saidi aracılığıyla İslâm alemini Mehdi’nin zuhuruna hazırlanmaya çağırmıştı. El Arabiya Televizyonu’na göre, Ali Saidi, “Türkiye, Irak, Lübnan, Pakistan ve Afganistan, güçlerini birleştirip el Mehdi-el-Muntazar’ın dönüşü ve kökten değişikliklere hazırlıklı olmalı” diyor. Ali Saidi akabinde sözlerini şöyle bağlıyor, “Dürüst kuvvetlerimizi, Mehdi’nin gelişini engellemeye çalışmaya kalkabilecek ABD ve İsrail gibi ülkelere karşı eğitmeliyiz. İran silahlı kuvvetleri, Hamaney’e bağlıdır ve Mehdi’nin emirlerini yerine getirecektir...” Şii versiyonuna göre Mehdi’nin, 1141 yıl önce ortadan kaybolan 12. İmam olduğuna inanılıyor. Samarra’dan gözlerden kaybolan Mehdi’nin, İran’ın Kum kentinde ortaya çıkacağına da inanılıyor. Faris Fakih’e göre, beşinci alamet siyah sarıklıların yani Haşimilerin çıkarak Mehdi’ye müzaharet etmeleridir. Altıncısı, Beytü’l Makdis önlerinde taife-i mansura olarak Hizbullah’ın ortaya çıkması ve İsrail’e geçit vermemesi. Yedincisi, Irak’ın işgali. Nefsüzzekiyye yani Muhammed Bakır el Hekim’in öldürülmesi. İlmin bayraktarlığının Necef’ten Kum’a geçmesi. Süfyani’den önce Şeysbani olarak Nasibi inancından Zerkavi’nin ortaya çıkması. Irak’ta İran’a bağlı bir İslâmi idarenin ortaya çıkması. Son Hicaz Kralı Abdullah’ın ölümü ve Suud kraliyetinin dağılması. On üçüncüsü, Semavi ve arzi felaketlerin çıkması. On dördüncüsü kuyruklu yıldızın dünya yörüngesine girmesi. On beşincisi, Horasani’nin yani Hamaney’in velayet bayrağını Mehdi’ye teslimi. On altıncısı, Ahmedinejad’ın şahsında Şuayb Bin Salih’in zuhuru. On yedincisi, Yemani’nin zuhuru; ki kimilerine göre bu rol Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a intibak ediyor. On sekizincisi Mehdi’nin zuhuru ve Kudüs’ün geri alınması İsrail’in zevali ve dünya hakimiyetinin kurulması. Fakih, Süfyani’nin, Şam’da zuhur edeceğini darbeyle başa geçeceğini ileri sürüyor. Elbette Sünni kaynaklarda da Mehdi’nin görevleri arasında Mescid-i Aksa’nın geri alınması da sayılıyor. Mehdi, Mescid-i Aksa’nın fatihi olacaktır (Ez Zikra, Halid Abdulhalim Mütevelli,s: 240). Faris Fakih, Süfyani’nin Şam’da çıkacağını söylemesine mukabil Sünni kaynaklar Mehdi ve İsa’nın mücadelelerinin de Şam eksenli olacağını söylüyorlar. Deccal’ın ise daha ziyade Filistin (İsrail) merkezli olacağı da ifade edilmektedir. Elbette meseleler müteşabihat zümresindendir ve meselenin tam anlaşılması olayların netleşmesine bağlıdır.

Ahmedinejad: ABD, Mehdi’nin gelişine ket vuruyor

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD'nin, Mehdi'nin gelişine ket vurduğunu söyledi. Ahmedinejad, "Mehdi muhtemelen İran'dan çıkacak. Onun için ABD bunu engellemeye çalışıyor" dedi.

Ahmedinejad, Dubai'den yayın yapan El Arabiye televizyonunun internet sitesinde yer alan konuşmasında, "Mehdi muhtemelen İran'dan çıkacak. Onun için ABD bunu engellemeye çalışıyor" dedi.

El Arabiye'nin İran internet sitesi "Tabnak"tan yaptığı alıntıya göre Ahmedinejad, "Şii inancınca Kerbela faciasından sonra 689'da kaybolan 12. İmam'ın Mehdi olarak anıldığını" hatırlattı.

Irak savaşlarında yakınlarını kaybedenlere hitap eden Ahmedinejad, "ABD, İmam Mehdi'nin (Kayıp İmam'ın) dönüşünü engelleye çalışmaktadır" dedi.

Siyaset bilimcilerin İran'ın Orta Doğu'nun en kuvvetli ülkesi olduğunu teslim ve takdir ettiklerini hatırlatan Ahmedinejad, "İran'a karşı olanların kibri, küstahlığı, onun gücünü kabul etmek istememelerindendir" diye konuştu.

Ahmedinejad, Afganistan'ı işgal edenlerin de 50 yıl daha kalsalar bile rezil rüsva halde memleketten ayrılacaklarını iddia etti.

AA