11 Kasım 2012 Pazar

Hz. Ali bir dönem aşırı derecede maddi sıkıntıya düşmüştü. Hanımı Hz. Fatıma’ya: - Rasulullah (s.a.v)’a gidip bir şeyler istesen, dedi. O da kalkıp Rasulullah (s.a.v)’a gitti ve kapısını çaldı. O sırada Rasulullah (s.a.v)’ın yanında cariyes i Ümmü Eymen vardı. Kapının çalındığını duyunca: - Bu, kızım Fatıma’nın kapıyı çalışına benziyor. Acaba bir şey mi oldu? Bu saatte gelmek onun adeti değildir, buyurdu. Fatıma içeri girdiğinde: - Ey Allah’ın Rasulü! Meleklerin yiyeceği, tehlil (La ilahe illallah; Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur), tesbih (Subhanallah; Allah’ı bütün eksik sıfatlardan uzak tutarım) ve tahmid (Elhamdu lillah; Bütün hamd ve övgüler Allah’adır)’dir. Peki biz insanların yiyeceği nedir? diye sordu. Rasulullah (s.a.v) da: - Beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in aile halkı otuz günden beri yemek pişirmek için ocak yakmadılar. Ama bize bazı keçiler geldi. Eğer istersen onlardan beş tanesinin sana vereyim, istersen de Cebrail’in bana öğrettiği beş kelimeyi sana öğreteyim, buyurdu. Hz. Fatıma da: - Hayır! Keçileri istemiyorum, bana o beş kelimeyi öğret, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) da: - “Ey evvellerin evveli! Ey ahirlerin ahiri! Ey sarsılmaz kuvvet sahibi! Ey zavallıların acıyanı! Ey merhametlilerinen merhametlisi!” de, buyurdu. Hz. Fatıma da ayrılarak eve geldi. Hz. Ali: - Ne yaptın? diye sordu. Hz. Fatıma da: - Buradan dünyayı istemek için gitmiştim, ama sana ahireti getirdim, cevabını verdi. Hz. Ali de: - Bu gün senin en hayırlı günündür, dedi.” Kenzu’l-Ummal 1/303


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder